Siluetin paramparça, dokunmaya mecalim yok
saçlarım uzamıyor artık, gözlerim koyu siyah
kasıtsız bir aşk var hepsi bundan ibaret
küçük taşlar ve deniz kokusunda saklı avuçların
zaman yok, bekleyişlerin arasında gel-gitlerdeyim
öylece yatıyorsun içimde, seslenmeye cesaretim yok
uyanıp da gitmenden korkuyorum, susuyorum
(arkandan geçip karanlığa yürüyorum)
gözlerin ıslak ve ben bunu biliyorum
kalkıp yerimden silmeye yüzüm yok
kendi cenazesine giden bir şizofrenim
kendimi kendim gömüyorum kimsesizliğe
cebimde getirdiğim çiçekleri serpiyorum mezarıma
ve senin adına bilmediğim bir duayı okuyorum
arkamı dönüp giderken iç çekiyorum
(yüzünü görüp uykusuzca düşüyorum bedenimden)
siluetin paramparça ve gözlerin ıslak
koşulsuz bir mecburiyetim var sana
derim yüzülüyor ve ben boğuluyorum
yüzmeyi unutuyorum yalnızlığımda
bana sevmeyi öğrettiğin gibi
şimdi de terk edilmeyi öğretiyorsun
ve ben sevmeyi de unutuyorum
(boğuluyorum yine)
kurtulmayı da öğretseydin, diyorum
(ve ben ölüyorum)